İçinden geçtiğimiz süreçte kadınlara, LGBTİ+’lara ve çocuklara yönelik cinsel saldırıların düzeyi öylesine çeşitlenmiş ve öylesine artmıştır ki bunu bir toplumsal çürüme olarak tarif etmek gerekir. Saldırılar tekil olmadığı gibi coğrafya da ayırmıyor. Dünyanın değişik coğrafyalarında kadınlar, LGBTİ+’lar, çocuklar erkek şiddetine maruz kalıyor.
Erkek şiddeti, yani erkeğin salt erkek olduğu için pek çok şeyi kendine hak görmesine bağlı olarak uygulanan şiddet, erkeklerin iktidarının sarsıldığı, zayıfladığı her yerde yükselir. Buna Avrupa ülkeleri de dahil!
Sosyal yaşamın değişik alanlarında, işte, okulda, ikili ilişkilerde kadınlar, bedenleri, tercihleri ve yaşamları konusunda özneleştikçe bunu hazmedemeyen erkeğin şiddeti de artıyor.
Kadını erkeğe ait bir nesne, onu tamamlayan bir aparat ve bir mülk gibi gören toplumsal erkeklik, her türlü baskı ve şiddeti de kendinde hak görüyor. Böyle davrandıkça da insani özelliklerinden uzaklaşıyor.
Bu nedenledir ki, erkek şiddetine tutum almak, bir irade koymak cins özgürleşmesinin önünü açtığı gibi, erkek cinsinin de insanlaşmasına sağlar. Kadına yönelik şiddete karşı durmak erkek cinsi bakımından “ezilenden yana saf tutmanın” ötesinde bir anlama ve içeriğe sahiptir. Erkek cinsinin bu konuda aldığı her ileri tutum, kendi cinsinin insanlaşması mücadelesine katkı anlamına gelecektir.
Bunca insanlık dışı davranış, saldırganlık, katliam yaşanır ve hemcinsleri kadını aşağılamaya, sömürmeye devam ederken birey erkeğin bunlardan utanç duymaması, bunların ağırlığı altında ezilmemesi kabul edilemez.
Komünistler olarak, ezilen sınıf ve tabakalardan erkeklere bu toplumsal çürümenin karşısında durma çağrısı yapmalıyız. Kuşkusuz bu duruşun pek çok yöntemi olabilir. Bunlardan biri de erkek cinsinin “erkeklikle yüzleşme” hattına girebilmesidir.
Bu mücadele hattının kurulması, cezasızlık politikalarıyla erkek şiddetine alan açan erkek egemen sistemlere karşı ezilen kesimleri saflaştırmaya da hizmet edecektir.
Elbette ki bunun öncülüğünü yapmak komünist erkeklere düşer. Komünist erkekler, işçi-emekçi erkeklere, sosyal kurtuluşları için mücadele ederken insani değerlere bağlı kalma çağrısı da yapmalı, bunun ise her şeyden önce erkek şiddetinin karşısında durmaktan geçtiğini ve erkeklikle yüzleşmenin zorunlu olduğu anlatılmalıdır.
“Erkekliğimizle yüzleşiyoruz” çağrısı, başlangıçta geniş kitleleri harekete geçirmeyebilir. Fakat sınırlı da olsa bir kesimin harekete geçmesi, tutum geliştirilmesi ve erkeklerin hemcinslerinin insanlık dışı yaklaşımlarını teşhir etmeleri önemlidir. Açık ki cinsel şiddete karşı durmak, insanlaşma mücadelesinin, insanlık savaşının bir parçasıdır.
Kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar cinsel saldırıya maruz kaldığında erkekler, cinsleri adına sorumluluk duymalı ve bu utancın ağırlığı ile hareket etmelidir.
“Erkekliğimizle yüzleşiyoruz” çağrısı, alanların özgünlüğüne göre şekillenebilir ve kendi dilini kurabilir. İşyerlerinde, sokakta, okulda ve sosyal yaşamın tüm alanlarında erkek komünistler, hemcinslerinin toplumsal erkeklikle yüzleşmelerini sağlamaya dönük çabalara girişebilirler. Derneklerde, kurumlarda toplumsal erkeklikle yüzleşme ve erkekliği sorgulama atölyelerinin pratik öncülüğünü gerçekleştirebilirler.
Ezilen erkeğin, kadın cinsi ve kadın özgürlük mücadelesi yanında yer alması, demokratik bir tutum olduğu gibi erkek cinsinin insanlaşma mücadelesini de geliştirir. Bunun öncülüğünü yapmak ise, kadın devrimi programına inanan ve cins intiharı yapmaları gereken erkek komünistlere düşer. Erkek komünistler, her türlü erkek egemen ayrıcalıklarını, konforunu reddetmeli ve sorumluluk alarak erkeklikle yüzleşmenin pratik öncülüğünü yapmalıdırlar.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 26 Ocak 2024 tarihli Sosyalist Kadın köşesi