Rahatımızın Bozulması Tek Seçeneğimiz
29 Şubat 2020
Yakın zaman önce Tanzanya’nın Arusha kentindeki Uluslararası İklim Eylem Ağı’nın (Climate Action Network International – CAN) yıllık strateji konferansına davet edildim. CAN, çoğunlukla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCC) toplantılarında aktif olan çevreci STK’ların şemsiye örgütüdür. Konferansın açılışında “Sivil toplumun iklim acil durumu koşullarında iktidar inşası ne anlama geliyor?” başlıklı bir panelde konuştum. Aşağıda, sunumumun, CAN’in de bir parçası olduğu daha geniş iklim hareketi için genel bir tartışma yürütmeye uyarlanmış versiyonu yer almaktadır.
Küresel iklim hareketinin muhtelif köşebaşlarında mücadele ettiğimiz zemin hızla değişiyor. Geçtiğimiz yıllarda ciddi aksilikler, gerilemeler yaşadık ancak aynı zamanda yeni olasılıkların doğuşunu gördük.
CAN Uluslararası İcra Direktörü Tasneem Essop, bu kritik eşiğin bağlamını çok açık bir şekilde ortaya koydu.[1] Ayrıca çok büyük, çok zor sorular da sordu:
- Önümüzdeki on yıl boyunca iklim acil durumunun ve ihtiyaç duyulan dönüştürücü değişiklikleri neyin tetikleyeceğinin ele alınması için gereken, oyunun kurallarını değiştirecek stratejik müdahaleler nelerdir?
- İklim hareketi, insanların bu değişiklikleri gerçekleştirebilmesi için nasıl bir halk iktidarı inşa etmelidir; iktidar inşası önündeki zorluklar ve fırsatlar nelerdir; mevcut yaklaşımımızda yapmamız gereken değişiklikler nelerdir; ve tüm bunlarda CAN’in rolü nedir?
Başından söyleyeyim, sizin için net cevaplarım yok. Eğer hayal kırıklığına uğrarsanız, buna alışın; iklim değişikliği ve sistem krizinin diğer şiddetli belirtileri söz konusu olduğunda, yaptığımız her şey yetersiz hissettirecek. Özellikle her eylemi, planı veya fikri izole bir şekilde ele alırsak. Dünyayı bu kadar bölümlendirilmiş bir görüşle incelemek yanlış olur. Bu an ile ilgili her şey bize, noktaları birleştirecek, sistemin tümünü inceleyecek ve sistemin parçalarının karşılıklı bağlılığını irdeleyecek şekilde düşünmemizi bağırarak salık veriyor.
Naomi Klein’ın ufuk açıcı kitabı Bu Her Şeyi Değiştirir’in adı pekâlâ Her Şey Değişmeli de olabilirdi. Zaman ölçeği göz önüne alındığında, her şeyi birden yapmak zorundayız.
Nereden başlamalı?
Dünyanın dört bir yanından yüzlerce gruptan oluşan bir ağ olan Küresel İklim Adaleti Talebi Kampanyası’nın[2] (Global Campaign to Demand Climate Justice – DCJ) koordinasyonuna katkı sunuyorum. DCJ bazı yönlerden CAN’a benzerken diğer yönlerden oldukça farklı bir ağ. Ağı, müzakere politikaları peşinde koşmaktan çok platformumuzun[3] kendisinin belirttiği gibi “çeşitli cephelerde ve alanlarda, yerel, ulusal ve küresel olmak üzere farklı düzeylerde kolektif eylem gücünü inşa etmek ve uygulamak” için kurduk.
Bizim için sistemin en acilen müdahale etmemiz gereken iki “alanı” enerji ve gıda sistemleridir. Bu hiç de şaşırtıcı değil; dünyanın çeşitli yerlerindeki hareketler bu sistemlerin dönüşümü için uzun yıllardır yürüttükleri mücadelede oldukça aktif oldular.
Kararlaştırılmış yeni fosil yakıt projelerini durdurmamız ve önümüzdeki on yıl boyunca da mevcut olanları hızla azaltmaya başlamamız gerektiği çok açık.
Birçoğu, kömürün öncelikli bir konu olarak hedeflenmesi gerektiğini söylüyor. Bunun en kirli ve en kolay lokma hedef olduğunu söylüyorlar. Belki de öyledir, kirlilik derecesine göre fosil yakıtların üzerilerine tek tek gidebilecek kadar çok bir fırsatımız yok. O kapı çoktan suratımıza kapandı. Kömürden vazgeçilmesi/çıkılması konusundaki tekil ısrarın, petrol ve gaz endüstrilerinin süregiden varlıklarını haklı çıkarmaları için sunulan argümana (tamamen samimiyetten uzak olsa da) temel sağlayabileceğini hali hazırda görmüştük. Kömüre odaklanırken doğalgaz altyapısını bir “köprü” olarak inşa ediyorlarsa mahvolduk demektir. İnsanların ışıklarını açmalarını teklif ediyor ve zenginlerin güneş enerjisine sahip olurken diğer herkesin karanlıkta oturabileceğini söylüyorsak yine mahvolduk demektir.
Bu, hem yeni hem de mevcut kömür projelerine karşı belirli kampanyalar yapmamamız ve mevzi savaşları yürütmememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Çabalarımız bazı kaynakların diğerleriyle yer değiştirmesine değil, tüm enerji sistemini dönüştürmeye yönelik olmalıdır anlamına geliyor basitçe.
Enerji sistemine müdahale etme fırsatları birçok biçimde olabilir ve birçok alanda yapılabilir. Diğer şeylerin yanı sıra, önümüzdeki on yılımızı Büyük Kirleticilerin[4] lisanslarını kaldırmaya, finans kaynaklarını kesmeye, yeşil-yıkama çabalarını teşhir etmeye, kendi karşı propagandamızı geliştirmeye, üretim sahalarını ve dağıtım sistemlerini doğrudan eylemlerle kapatmaya, enerjinin kamusal mülkiyet ve denetim altında olması gereken bir kamu malı olduğu savını ortaya koymaya ve tabi ki, eşdeğer bir enerji tüketimi için alternatif enerji sistemleri ve modellerini savunmaya ve inşa etmeye harcamalıyız.
Bu mücadeleyi kazanmada umudumuzun en çok olduğu şey, bu endüstrilerdeki işçilerin patronlarına karşı gelmeleridir ve bunun tek yolu da iklim hareketinin adil geçiş konusunu ciddiyetle ele almasıdır. Ne basmakalıp sözler, ne yaptırımlar, ne de salt düşük ücret sunamayız onlara. Geçiş maliyetini adil bir şekilde paylaştıracak ve olumsuz sosyal etkilerini sınırlandıracak şekilde bu endüstrilerin nasıl tasfiye edileceğine dair gerçek planlarla karşılarına çıkarak işbirliğimizi sunmalıyız.
Benzer şekilde, bu kıtada güçlü olan gıda egemenliği ve agro-ekoloji hareketleri size gıda ve tarım sistemlerinde bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu söyleyeceklerdir. İnsanları beslemek için yiyecek yetiştiren; eken, yetiştiren, hasat eden ve işleyen insanlara değer veren ve karar almayı yerelleştiren bir sisteme ihtiyacımız var. Vegan olmaya karar veren bireylerden çok daha fazlası gerekecek; aslında bu, konuşmaya başlamak için yanlış bir nokta.
Hayatımızın her alanını etkileyecek devasa ve hızlı bir geçiş olacak. Sorun bu değil. Ancak, işler olduğu gibi devam ettikçe bu değişim için muhtemelen çok geç kalınacak ve süreç çok kaotik olacak. Adil olmayan bir geçiş tehlikelidir. Hakkaniyet ya da adalet iklim için duyulan hevesin anahtarıdır. Adaletsizlik onun ölüm cezasıdır. Nasıl sonuçlandığını görmek için sadece Sarı Yelekler’e bakmak yeterli. İnsanlar haklı olarak başkasının pisliğini temizlemeyi reddedeceklerdir. Düzenin artık insanlar üzerinde bir otoritesi yok; çünkü insanlar düzenin tamamen kendine hizmet ettiğini ve yozlaşmış olduğunu görüyor, ve düzenin ortaya koyduğu önerilere bu açıdan bakıyor. Düzenle aynı yatakta akan bir iklim hareketinin eli mahkumdur.
Salım azaltma çabaları önemli, ancak biliyoruz ki ne tür mucizeler yaratırsak yaratalım, iklim acil durumu burada ve güncel ve çok daha kötüye gidecek. Ortaya çıkacak etkilerle ya da daha doğru bir ifadeyle iklim şiddetiyle başa çıkmalıyız. Kayda değer her iklim hareketi bu on yılda insanları 1,5 hatta 2 °C’lik küresel ortalama sıcaklık artışına hazırlamalıdır. Uzmanlara dirençlilik, adaptasyon, kayıp ve hasarlarla ilgili sorun, onlar söyleyecektir. Hükümetler hazır değil. Topluluklar hazır değil. Çöküşün kötüye gitmesi karşısında gerekli bakım, destek ve hazırlık altyapısını oluşturmamız gereken, ödünç alınmış bir süre içinde yaşıyoruz.
Bunlardan herhangi birini yapmak halk iktidarını gerektirir.
Halk iktidarının inşası büyük zorluklar barındırıyor. Çoğunlukla başlangıç noktamız: kampanya yürütme, savunma ve fon toplamaya dayalı bir STK modeli. Küresel Kuzey’den devralınan bu STK mantığı, iklim krizine nasıl tepki gösterileceğini hayal bile edemeyecek düzeyde tamamen yetersiz. Bu mantık, çalışan insanların çok büyük bir kısmından, dünyanın çoğunluğundan ve hatta diğer ilerici hareketlerden kopuk bir iklim hareketi inşa etmek için onlarca yıl ve büyük miktarda kaynak harcadı.
“İklim hareketine” katılmada bariyerler hayli yüksek. Son zamanlardaki en heyecan verici gelişmeler, Okul Grevleri ve Yok Oluş İsyanı bile giriş için nispeten yüksek ve liderlik etmek için daha da yüksek engellere sahip. Bunlar, dikkate değer istisnalar olsa da, büyük ölçüde orta sınıftan ve küresel Kuzey’dendir. Bu, küresel Güney’de radikal hareketlerin mevcut olmadığı anlamına gelmez, çünkü var oldukları çok aşikâr. Bu daha ziyade, Kuzey’in baskın olduğu iklim hareketi tarafından düzenli olarak bunların göz ardı edilmesi, reddedilmesi veya altının oyulmasıyla ilgili. Genel olarak, hareketimiz dünyanın en zengin yüzde 10’undan insanların oluşturduğu bir hareket. Bu şekilde kazanamayız.
Halk iktidarını inşa etmek için yapılacak en kolay şey iklim değişikliğini durdurmak olmalıdır; çünkü onu durduran her şey insanların çoğunun hayatını daha iyi kılacaktır. Haklarını verelim, Yeşil Yeni Anlaşmaların bazıları tarafından yapılan öneri de budur. Düzgün bir maaş ve izin hakkı olan düzgün işler, ücretsiz sağlık, yaşamak için güvenli bir yer, yeterli eşya, besleyici gıda ve diğer şeyler. Ancak iklim hareketi, gigatonlara ve uluslararası yönergelere odaklanarak bu fırsatı geri tepme riskiyle karşı karşıya. Aksine, kendi korkunç sözde çözümlerini sunanlar, otoriter aşırı sağcılar oldular. Duvarları inşa etmek, karşı tarafa ödetmek. Hikayeyi biliyorsunuz.
Bana göre halk iktidarını inşa etmek kültürü değiştirmekle ilgilidir.
Daha geniş kitlelerle konuşmak için ne yapıyoruz? İçine kapandığımız odalardan çıkmak ve tüm çeşitlilikleriyle insanlarla ilgilenmek için? Yeşil yıkamayı değil de iklim adaletini ana akım kültürün bir parçası haline getirmek için nasıl bir çalışma yürütüyoruz?
En önemlisi de kendimizle ilgili ne yapıyoruz? Örgütlenmelerimiz, hareket kültürümüz, eleştirdiğimiz sistemlerin ne ölçüde birer yansıması? Özbakımla ilgili bazı fikirlerin ortaya konma şeklini alaya alabiliriz, ancak ölümüne çalışmak nasıl iyi bir strateji olabilir? Fon teşvikli bir yaklaşım bizi en stratejik kararlar almaya itiyor mu? Gerçekten işbirliği yapıyor muyuz, yoksa rekabet etmek zorunda kalmamak için daha sık uyum mu sağlıyoruz, aynı hizaya geçiyoruz? Marka ya da inanç mı yaratıyoruz? Eylemlerimiz eko mu yoksa ego odaklı mı?
Ulusal ya da uluslararası düzeyde teknik politikalar çalışmak için ne kadar sınırlı kaynağa sahip olduğumuzu belirleyerek halk iktidarını inşa edeceğimizi düşünmüyorum. O çalışma kıymetlidir, hareketin taleplerini karşılamak ve dile getirmek için politika yapıcı ve karar alıcı beyinlere ihtiyacımız var. Dünyanın her zaman “ineklere” ihtiyacı var, ancak öngörülü insanlara daha fazla ihtiyacı var. İçe dönük iletişimsiz düşünürlere değil, sistem düşünürlerine!
Politik alanda çalışan bizler şunu sormalıyız: Tarafgirliğimiz, yapmak istediğimizi yapmada ne kadar iş görüyor? Karar alıcılara erişimi, onları etkileyecek iktidar gücüyle birbirine mi karıştırdık?
Daha çok başkasının oyununu oynuyoruz, şartlarını kabul ediyoruz ve savunma mücadelesi veriyoruz. Şunu soralım: kendi arzularımız ve vizyonlarımız neler? Sizi bilmiyorum ama atmosferik karbon yoğunluğu hariç her şeyin aynı olduğu, bu dünyanın bir versiyonunda değil, çok farklı bir dünyada yaşamak istiyorum!
Hiçbir kısayol, sihirli değnek yok, kolay cevap yok. Sadece bu ve daha fazlası sorular var.
Herkes, yani her birey, örgüt, ağ, federasyon, kolektif, bu hareketteki rollerinin ne olduğunu kendilerine sormalıdır.
Belki de rolünüz düşündüğünüzden çok daha küçük veya çok daha çeperdedir. Hali hazırda meseleyle kimin ilgilendiğini sormamız gerekirken, bu iş için doğru insanlar olduğumuzu varsayıyoruz çoğu zaman. Mutlaka dinlememiz gereken sesler, en yüksek ve en uzun süredir duyulan sesler mi? Günün cılız ışığında geçmişteki çabalarımıza baktığımızda iklim değişikliğinin azaltılmasına bunların ne gibi bir katkıda bulunduklarını düşünüyoruz? Şimdi uygulamaya dökebileceğimiz bir gücü nasıl inşa ettiler? Hayal gücümüz çok mu sınırlı? Çalışmaların dayandığı varsayımlar ve teoriler geçerli mi?
Belki de rolümüz liderlik yerine takip etmek olmalıdır. Belki de sadece, çoktan mümkün olduğu kabul edilenin gerçekliği içinde akıllı olmaya çalışmak yerine, mümkün kabul edilenin gerçekliğini genişletmek olmalıdır.
Bu soruları dürüstçe yanıtlamak hepimizin sorumluluğu. Yanıtlar sizi rahatsız ediyorsa, bu iyi bir şey.
[1] https://news.trust.org/item/20200224114051-cdo1f
[2] https://demandclimatejustice.org/participating-organizations/
[3] https://demandclimatejustice.org/fight-for-climate-justice/
[4] https://makebigpolluterspay.org
(Yazı; www.polenekoloji.org sitesinden alınmıştır)