Avusturya’da yaşayan, azınlıklar, inanç özgürlükleri, kadın mücadelesi konusunda aktif siyaset yapan, geçmiş dönemde Avusturya parlamentosunda Yeşiller Partisi milletvekilliği de yapmış olan ve Erdoğan faşizmine muhalif Kürt siyasetçi Berivan Aslan’a MİT’in suikast hazırlığında olduğunun ortaya çıkması, MİT’in Avrupa’daki faaliyetlerini tekrar gündeme getirdi.
Bir süredir Viyana’da bir otelde ikamet eden Feyyaz Ö. isimli bir MİT elemanının Berivan Aslan’a suikast yapmak için emir beklediğini itiraf etmesiyle ortaya çıkan gerçekler, yıllardır tartıştığımız ve dikkat çekmeye çalıştığımız konular.
Aralarında ZackZack editörü Peter Pilz’in de olduğu başka suikastler de planlayan Feyyaz Ö’nün İtalyan pasaportlu olması, Avusturya’da işleyeceği cinayetlerin detaylarını Belgrad’da MİT’le konuştuğunu ve cinayet emrini Bregenz’den birinden beklediğini söylemesi, bu cinayet şebekesinin Avrupa’da nasıl cirit attığını gösteriyor.
Faşist diktatörlüğün Avrupa’daki kolu ve cinayet şebekesi olarak Paris’te 3 Kürt devrimci kadını katleden, Almanya’da Yüksel Koç gibi tanınmış Kürt siyasi aktivistlerine suikastler planladığı ortaya çıkan MİT’in şimdi de Avusturya’da Berivan Aslan‘ı hedef alması, Türk devletinin Avrupa’daki muhaliflere yönelik katliamcı politikasını göstermektedir.
MİT’in Avrupa’daki faaliyetlerinin merkezinde Almanya’nın olduğunu, Alman devleti de kabul ediyor. 6.500 – 7.000 civarında MİT elemanının yanı sıra, DİTİB‘i, AKP-MHP iktidarının yan kuruluşu gibi çalışan ATİB’in ağırlığını oluşturduğu Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi’ni, AKP’nin sadece Almanya’daki değil Avrupa’daki lobi kuruluşu olan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği‘ni (UETD), konsoloslukları, Türkiye’ye para transferi yapan İşbank, Ziraat Bankası gibi bankaları, paravan şirketleri ve “Osmanen Germania” (Almanyalı Osmanlılar) gibi çeteleri de Erdoğan’ın casusluk ağına eklemek gerekir. Bu Liste daha da uzayabilir.
Avrupa devletlerinin çoğu Türk devletinin bu faaliyetlerini bildikleri halde, susmaktalar. Dahası susarak açık destek vermekteler. Avusturya hükümetinin, Haziran’ın son haftasında 4 gün boyunca tekbir getirerek ve Avusturya’da Nazi sembolüyle eş tutulan ve yasalarınca yasaklanmış olan “bozkurt” işareti yaparak devrimcilere, antifaşistlere saldıran, içinde devrimcilerin olduğu binayı yakmaya çalışan faşist güruhun saldırısı sonrası harekete geçtiği ve açıklamalar yaptığı biliniyor.
MİT’nin Almanya’daki gizli faaliyetleri son yıllarda Alman meclisinde gündeme getirilmekte ve yoğun tartışmalara neden olmaktadır. Alman iç istihbaratı raporunda, MİT’in Almanya’da hem açık kaynaklardan bilgi topladığı hem de örtülü casusluk faaliyetleri yürüttüğü aktarılıyor. Ancak Alman devleti, MİT’in faaliyetlerine karşı bir şey yapmadığı gibi, MİT’in de hedeflediği devrimcilere, Kürt aktivistlerine baskı uygulamakta, dernekleri ve evleri basarak tutuklamakta, davalar açmakta ve cezalar vermektedir.
Şüphesiz bütün bunların arkasında yatan neden, Alman devletinin Türk devleti ile olan ekonomik, askeri ve siyasi çıkarlarıdır. Buradan çıkarılacak sonuç; bu kirli ilişkileri ve aynı zamanda bu casusluk ve cinayet şebekesini teşhir etmek ve Avrupa’da yaşayan muhalif göçmenlerin kendi güvenliklerini sağlayacak örgütlenmeler yaratmaktır.
* Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 2 Ekim 2020 tarihli Avrupa Gündemi köşesi