Portekiz’de 10 Mart’ta yapılan seçimleri çok az bir farkla muhafazakar Demokratik İttifak (AD) kazandı. 230 sandalyeli Portekiz parlamentosunda 79 milletvekili çıkaran AD’nin hemen ardından bir önceki dönem hükümette yer alan Sosyalist Parti geldi. Aldığı oy oranıyla büyük bir oy kaybı yaşayan ve ancak 77 sandalye kazanan Sosyalist Parti, hükümet oluşturma hakkını da kaybetmiş oldu. Yurtdışında yaşayan seçmenlerin seçmesi gereken dört sandalye daha var ancak bunların yeni seçilen parlamentodaki güç dengesini değiştirmesi pek olası görünmüyor.
Seçimlerde esas oy oranını arttıran ise tüm diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ırkçı-faşist Chega (Yeter) oldu. Kısa zamanda oy oranı yükselen faşist Chega, 10 Mart seçim sonuçlarıyla hükümet oluşturmada AD için kilit parti konumu elde etmiş oldu.
Yaşam pahalılığı ve yolsuzluğun temel gündem olduğu Portekiz’de 2022 yılında oyların büyük bir çoğunluğunu elde ederek hükümet kuran Sosyalist Parti, 2023’te meydana gelen ve ucu Başbakan Antonio Costa’ya uzanan yolsuzluk iddialarıyla hükümetten düşürüldü. Yüksek mahkemenin hızla yeni seçim kararı almasıyla “yolsuzluğa karşı güçlü mücadele yürütme” vaadi dillendirmeye başlayan Chega, aynı zamanda diğer Avrupa ülkelerindeki faşist partilerde olduğu gibi anti-göçmen ırkçı söylemlere sarıldı. Ömür boyu hapis cezalarının onaylanması ve tecavüz gibi cinsel suç işleyenlerin hadım edilmesini seçim kampanyasının bir parçası haline getirdi. Portekiz Katolik geleneklerini savunan Chega, seçim kampanyası boyunca aynı zamanda Portekiz’in geçmiş diktatörü Salazar’dan övgüyle söz etti.
Evet, yıllardır her seçimde iktidarı kendi aralarında paylaşan iki büyük partinin yolsuzluk ve rüşvetle haşırneşirliği kitleler nezdinde güvenirliklerini önemli oranda yitirmelerine yol açtı. Ve böylelikle, tutarlı devrimci ya da demokrat partilerin yokluğunda ırkçı faşistler kitlelerde oluşan tepkiyi rahatça sömürme olanağını elde etmiş oldular.
Şüphesiz ki ırkçı faşist partinin yükselişini getiren sadece bunlar olmadı. Aynı zamanda yüksek kira fiyatları nedeniyle ortaya çıkan konut krizi ve çalışanların büyük çoğunluğunun düşük ücret alıyor oluşu da bildik düzen partilerine karşı tepkiyi büyüten faktörlerdi.
Portekiz’in başkenti Lizbon, Avrupa’da kiraların en yüksek olduğu kentlerden biri. Vergiler hariç ortalama aylık maaş 1.500 Euro civarında ve bu da başkentte tek yatak odalı bir daire kiralamaya ancak yetiyor. Yine eğitim ve sağlık sisteminin yıllardır sürdürülen neoliberal saldırılar sonucu krize sürüklenmiş olması da, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını daha da zorlaştırıyor.
Chega’nın lideri Ventura’da kimi ülkelerde gördüğümüz yeni ırkçı faşist liderlere benziyor. Şarkı söylemesi ya da dans etmesi onun, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei ya da eski ABD Başkanı Donald Trump ile kıyaslanmasına yol açıyor.
Sömürü politikalarıyla kitleleri açlığa ve yoksulluğa mahkum eden burjuva düzen partileri ve sermaye, ekonomik daralmanın artmasıyla birlikte kitlelerde oluşan tepkinin ırkçı ve faşist partilerin bünyesinde toplanması için çaba harcıyorlar. Günlük politikada, burjuva medyada hedef haline getirilen göçmenler, kadınlar ve LGBTİ+’lar; geliştirilen milliyetçilik ve artan militarizm yeni faşist parti ve hareketlerin hızla büyümesine ve iktidara taşınmasına olanak tanıyor. * Atılım Gazetesinin Avrupa Eki’nin (atilimavrupa1994@gmail.com) 22 Mart 2024 tarihli Avrupa Gündemi köşesi