Olağanüstü süreç ve gazetemiz Atılım’ın rolü
Kapitalizmde sağlık alanının ticari bir sektöre dönüştürülmüş olması, insan sağlığı yerine kâr esasına dayanması, parası olanın sağlık olanaklarından sınırsızca yararlanmasını sağlarken; yoksul ve emekçi kesim ise, bu haktan ya hiç yararlanamamakta, ya da çok sınırlı yararlanmakta.
80’li yıllardan itibaren giderek hızlanan özelleştirmeler sağlık alanında tekelleşmeyi beraberinde getirirken, kapitalist devletler de sağlık alanından sürekli kısıtlamaya gittiler. Muayene, tedavi katkı payları, hasta yatak kapasitesinin azaltılması, çok sayıda hastanenin kapatılması gibi.
Özelleştirilen hastanelerde doktor ve hemşire gibi uzman personel azaltıldı. Taşıma, lojistik, mutfak, temizlik, laboratuvar, röntgen gibi hizmetler taşeron firmalara verildi. Hastalar müşteri olarak görüldü. Amerika’da sağlık sigortası ve parası olmadığı için Koronavirus tedavisi yapılmayan ve ölen insanlar, Avrupa ülkelerinde yeterli yoğun bakım kapasitesi olmadığı için ölüme terk edilen insanlar, bu düzenin aynasıdır.
Covid 19 adlı virüsün hızla yayılması, kapitalizmde sağlık sisteminin ne kadar yetersiz olduğunu gözler önüne serdi. Şimdiden on binlerce insanı katleden bir sistemle karşı karşıyayız.
Yaygın testler yapılması, hastalanan insanların tedavilerinin sağlanması, hijyen malzemesi, gıda gibi ihtiyaçlarının karşılanması gibi önlemler yerine, insanları evlere hapsederek, ordu, polis gibi militarist gücünü sokağa çıkararak adeta toplumu nasıl teslim alacaklarının, sokağı nasıl işgal edeceklerinin tatbikatını yapmaktalar.
İşçiler, tekeller kârlarını kaybetmesinler diye hâlâ çalışmak zorunda bırakılırken, tekellere milyarlar, trilyonlar aktarılmakta.
Burjuva medya ise, “aman evlerinizde kalın, devlet büyüklerini dinleyin” propagandasından devletlerin sistemi kurtarmak için ne kadar fedakarlık yaptıklarına kadar çeşitli safsatalarla insanları uyuşturmaya, uysallaştırmaya çalışmakta. Birbirinin zıddı sözde bilimsel araştırmalar, haberler, videolar ortalığı kapsamış durumda. Bilgi kirliği had safhada.
Ancak, kapitalizmin bu çürümüşlüğüne hayır diyen, onu teşhir etmek için sokağa çıkan örnekler çoğalmakta. Devlete değil, işçi ve emekçilerin dayanışmasına güvenmek gerektiğinin örnekleri de çoğalmakta. Greve çıkan işçilerden yardıma muhtaç olanlara gönüllü yardım gruplarına, devletin yapamadığını yapmak için maske üretip ücretsiz dağıtımını sağlayan Gik-Der örneğine kadar güzel çalışmalar yapılmakta.
Zamanı burjuva medyanın kirli bombardımanını okuyarak, izleyerek geçirmek yerine AGİF’in yaptığı gibi dijital ortamda kolektif eğitim çalışması ve bireysel eğitim örnekleri de gelişmekte.
İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü koşullarda gazetemiz Atılım, onlarca emekçisinin hummalı çalışmasıyla çıkarılıyor ve geçici olarak dijital ortamda dağıtılıyor. İşçi ve emekçileri bilgilendirmeye, bilinçlendirilmeye ve nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair perspektif vermeye çalışıyor. Yaşanan süreci sınıfsal bakış açısıyla ele alarak bir farkındalık yaratıyor.
Gazetemizin her okura, aboneye ulaştırılması için bir iletişim ağı örgütlenmiş bulunuyor. Gazetemiz çıktığında her ülkede belli muhataplarına, muhataplar kent muhataplarına ve onlar da her okura ulaştıracağı bir örgütlenme. Okur ağının geliştirilmesi ve yaygınca dağıtımının örgütlenmesi için, her okurumuzun sosyal medya üzerinden gazetemizi yaygınlaştırması da bu geçici süreçte stratejik bir öneme sahip.
Okurlarımızın kendilerine dijital olarak ulaşan gazetemiz ile dayanışmayı unutmamaları, maddi dayanışmanın yanı sıra, gönüllü muhabirler olarak da çalışmaları ve yerellerindeki gelişmeleri haberleştirerek gazetemize ulaştırmaları gibi devrimci görevlerini hatırlatarak, sağlıklı bir hafta diliyoruz.