Bugün Ahmed Arif’in doğum günü. Lenin’le aynı gün doğmuş ya da bir gün önce bir gün sonra, ama Lenin’den sonraki yıllarda. Lenin Leningrad’lı Ahmed Arif Amed. Lenin Marx – Engels’in ışığını tutmuş yoluna, Ahmed Arif Lenin’in işaret ettiği yolda yürümeye çalışmış. Bu sebepten “TKP’nin 51 Tevkifatı”nda Ankara’da Türkiyeli bir çok aydın, yazar, şair ile tutuklanır, ağır işkencelerden alnı ak geçer, uzun süre kan işer hapishanede. Lenin ustasıydı devrim teorisinin, öğretmeni ve önderiydi dünya işçileri ve ezilen halkların. Ahmed Arif halkların hakkını savunan bir şair, yürek işçisi, Nuh’a beşikler vermiş Anadolu’dur.
Buram buram Anadolu kokar şiirleri, kaç Leylim zemheri, kaç leylim bahar sığsa da ömrüne, bağrını delip geçse de Leylim leylim Mezopotamya kokar. Kimi zaman dağlara çekilip kar altında olsa da umutları, namusludur. “Gün ola devran döne, umut yetişe” diyerek seslenir dağların yücesinden Ovalara.
“Pasaporta ısınmamış içimiz, budur katlimize sebep suçumuz” demişti sınır boylarında adı eşkıyaya, kaçakçıya, hayına çıkanlar vurulduğunda.
“Vurun ulan vurun,Ben kolay ölmem.Ocakta küllenmiş közüm,Karnımda sözüm var,Halden bilene” der, esirgemez sözünü. Çünkü, “Ve bizi biz eden amansız sevda,Atıp bir kıyıya iki zamanıYarının çocukları, gülleri içinKoymuş postasını, görmüş restini,He canım sen getir üstünü” diyerek sorumluluğa da davet eder aynı zamanda.
Törelerin mengenesinde doğduğunda Adiloş bebe, Ahmed Arif’in yeğeni,” Bu, namustur künyemize kazılmış, bu da sabır ağulardan süzülmüş, Sarıl bunlara sarıl da büyü” öğüdünü verir, ekmeğine aşına göz koyan yılanı çıyanı, hayını tanıtarak aynı zamanda.
“Bir kadeh, bir cigara dalıp gidene,Seni anlatabilsem seni…Yokluğun;Cehennemin öbür adıdırÜşüyorum,Kapama gözlerini” derken onu, seni, beni, yok yok “bizi” anlatır uyku tutmaz geceden.
Leyla’sı vardır gönlünde, durmadan mektup yazar da yazar. Pul yerine yüreğinin damgasını vurur adeta. Mektup bekler gelmez, gelirse de yetmez, sabah aldığı mektupla akşam olur daha bir lokma yememiştir yazdığına göre. Gözleri postacı yollarına bakar, aklı postadan gelendedir. Mısralarında onun sesi, kokusu, havası, gecesi gündüzü vardır. Leyla’sız bir Ahmed Arif düşünmek olası değil. Leylim leylim kitabını, Ahmed Arif Mektupları’nı demek belki daha doğru olur, okuyanlar bilir. Leyla hem sevdasıdır en amansız haliyle, hem kavgasıdır yarınlar için, hem acısıdır hem sevinci. İlham kaynağıdır, gürül gürül akan gönül pınarı, gönül gözeleridir Leyla. Gönül pınarı, gönül gözü ancak bu kadar güzel dillenir bir kalemde…
“Asıl, Bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi” der.
“Kirvem hallarımı aynen böyle yaz, rivayet sanılır belki, gül memeler değil, Dom Dom kurşunu param parça ağzımdaki” demişti 33 kurşun da. “Aç kaldım, susuz kaldım, Tütünsüz uykusuz kaldım, Terk etmedi sevdan beni” diyordu hep. Sevdası da kavgası da terk etmedi yüreğinden. Doğdu bir sevdayla, yaşadı kavgasına sevdasını ilham vererek, bir afad sevdi bir de Amed’i, geçti bir kervan yüküyle seslenerek dağlarından dünyamızın.
Bir gün söyleşide sormuş bir gazeteci, “bir şiir kitabı yazdınız, başka da yazmadınız. Bir şiir kitabıyla şair olunur mu?” diye de Ahmed Arif “Bir kitapla Peygamber olunuyorda bir şiir kitabıyla neden şair olunmasın” demişti.
Şiirlerini mektuplarımızın girişinde yada sonunda yazdığımız, sevgilimize şiirlerini yazıp, okuyup armağan ettiğimiz Usta iyi ki doğdun ve yaşadın hepimizin misafiri olduğumuz bu dünyada. Uyyy havar havar, Hasretinden prangalar eskittiklerimizde emeği var.
Şair Nevin Koçoğlu’da “Canımın gizlisinde bir cân idin kiKan değil, sevdamız akardı geceye,Sıktıkça cellâd Kemendi…”
Ahmed Arif doğmuş…” diye haberdar etti okurlarını.
“İyi ki…. Ahmed Arif okuyorum bugün” diyelim. Zulamızdaki mahzun resmin haberi de olsun…